23 Mart 2012 Cuma

Mad Men!


1960'ların Amerikasında bir reklam ajansı, çalışanları ve etrafında dönen hikayeleri. Şık mobilyalar, güzel kıyafetler, bol viski ve sigara dumanı altında dönen ilginç entrikalar. 4. sezonu bitirdim, ben de bittim. İçimde bir boşluk Betty Draper formunda. O nasıl karakter derinliği, hikaye kurgusu, her bölüm insanı içine çeken bir tansiyon.

Reklam ajansları ve müşteriler arasındaki ilişkide çok bir şeyin değişmediğini gördüğümüz bu dizide 1960 ların toplumsal ve siyasi olaylarını bire bir takip etme şansı da var üstelik.
American Airlines'a ait büyük kaza, ekonomik kriz, Kennedy suikasti... Karakterleri izlerken bu dönemi de yaşıyor gibiyiz.

Dizinin adamı Don Draper. Janti, yakışıklı, bazen çok karmaşık, bazen çok adaletli. Kirli bir geçmişin peşinden kovaladığı, tırnaklarıyla bulunduğu yere kazıya kazıya gelmiş bu adam kapalı bir kutu. Ve her bölümde bu kutu yavaş yavaş aralanıyor.

Don amcanın zevcesi Betty için ayrı paragraf açmaya değer. İdeal aile prototipinde, sarışın, güzel, tipik bir Coca Cola kızı olan Betty gerçekte içten yoğuşmalı, hırs küpü, sevgisiz bir anne, doyumsuz bir ex model. Sonradan Don'dan ayrılıp karınca yiyen suratlı bir Henry'e yar oluyor ama mutlu olabiliyor mu derseniz hayır. Çünkü hanımın sorunları başkaları değil aslında kendisi. O da bunun bilincinde ama gerçeklerden kaçmayı tercih ediyor.


Bu harika dizinin 5.sezonu 25 Mart'ta Amerika'da vizyona giriyor. Türkiye'de yaşayan biz zavallı takipçilerine de uzaktan yalanmak düşüyor. Ah mad men ettin beni sad man!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder