1 Haziran 2012 Cuma

Aşkın içindeki "an"lar


Sadece Hong Kong'lu yönetmen Wong Kar Wai'nin filmi olduğu bilgisini vermek istiyorum. Bunun dışında hangi yıl çekildiği, kimlerin oynadığı, hangi ödülleri kazandığı gibi ayrıntılar filmin naifliğini bozar, aşka küfreder gibi geliyor.


Hani bazı filmler vardır o an çarpmaz ama tortusu kalır. Bu filmi izledikten sonra şeker gibi bir tortu kalır boğazınızda. Ambalajını çıkartıp ağzınıza attığınızda yavaş yavaş eriyen, kırmızı ve turuncu tadında bir şeker gibi.


Az konuşup çok şey anlatır "in the mood for love". Bir müziğin içine işlenmiş, her biri fotoğraf kalitesinde yavaş yavaş akan görüntülerle aşk yavaş yavaş boğazınızdan kalbinize iner. Uzak Doğu'nun boğucu, sıcak ve kırmızı sokaklarında yaşanan bir yasak aşkı ağıt gibi söyler kulağınıza. Duyarsınız, kendi sokaklarınızda o aşkı ararsınız, her gördüğünüz yüzü o karakterlere benzetirsiniz.


Kadınla adamın arasında küçük dokunuşlarla yaşanan "an'lara tanık olur, kendi anlarınızı ve anılarınızı özlersiniz. Filmin müziği benzersizdir hatta müziğin bir hikayeyi var ediş tecrübesidir. Keman yavaş yavaş beliren bir lekeye dönüşür, tek başına anlatır tüm öyküyü. Döner, dönüşür, kıvranır, sancır, ağlar. Her birini vücudunuzda hissedersiniz. Keman aşkı doğurur ve öldürür.


Bir hayata bedellenen aşka dair sırlar duvardaki bir deliğin içine fısıldanır, yağmur yağar, zaman donar. Fısıldanan o sözler gecede asılı kalır. Bir kadın ve erkek onları asıldıkları yerden toplar, dinler ve yerine koyar. Başkaları da dinlesin ve yaşayabilsin diye. Kırmızı renginde, şeker tadında...

Kayıp eserin peşinde!

Kalifornia Üniversitesi Sanat Bilimi Başkanı Maurizio Seracini, 36 yılını kayıp bir tabloya adadı. Leonardo Da Vinci'nin "The Battle of Anghiari" tablosuna. 1505 yılında resmedilen eser, bir anda ortadan kaybolur. Seracini inancını hiç kaybetmez ve nihayet eserin izine Floransa kentinde bulunan Palazzo Vecchio'nun duvarında rastlar.


Duvarda Rönesans ustası Vasari'nin başka bir tablosu vardır. Tablodaki yazı ise dikkat çekicidir."cerca trova" yani "araştır bulacaksın" yazısını yüzyıllar öncesinden sanatseverlere verilen bir mesaj olarak kabul eden Seracini, kayıp tablonun Vasari'nin eserinin arkasında olduğuna inanır.


Araştırma izni çıkarmak için senelerce uğraşır ve yakın zamanda beklediği izin çıkar. Seracini ekibini toplayıp çalışmalara başlar. Termal görüntüleme, lazer ve radarlarla bütün salonu tarayan Seracini, Leonardo’nun eserinin saklı olduğuna inandığı gizli bir hava boşluğu olduğunu tespit eder.

Ama Vasari'nin eserine zarar vermeden Da Vinci'nin eserine ulaşmanın tek yolu Vasari'nin eserine milimetrik delikler açarak endoskopik çubuklarla resmin arkasına bakmaktır. Bu araştırma karşısında oldukça heyecanlanan Floransa Valisi Matteo Renzi, duvara çok minik delikler açma konusunda yeşil ışık yakar. Ancak tek bir şartı vardır. Çalışmanın 1 hafta içinde memurların sıkı denetimi altında bitirilmesi gerekmektedir. İtalyan basını projeyi oldukça yakından takip eder.


Saatler sonra, Seracini’nin planını denetleyen müze onarıcıları Vasari’nin duvarını delmenin zararlı olacağı kararına varır. Ve bu sebeple projeyi erteleyip, sadece çatlak veya çok yeni restore edilmiş bölgeleri delebileceklerini söylerler. Seracini'nin umutları bir kez daha yıkılır. Bu süreçte medyanın saldırısı daha da şiddetlenir.

Davayı desteklemek isteyen fotoğrafçı Yoder, Oxford’a giderek bir sanat tarihçisine Leonardo’nun çizim maketlerini gösterir. Daha sonra tozlu arşivleri araştırarak duvarı boyamak için satın aldığı malzemelerin listesine ulaşır. Yoder’ın bu çabaları, çizimin boyutlarını ve duvarın arkasında ne tür kimyasalların aranması gerektiğini doğrular.

Projenin başlaması gereken tarihten iki gün sonra nihayet izin çıkar ve ekip sadece 5 gün kala işe koyulur. 5 gün içinde 6 delik açabilen ekibin işi, aslında samanlıkta iğne aramaktan farksızdır. Medyanın yakın takibinden bunalan Seracini ise doğru yolda olduğuna inanmaktadır.



Delikler açılıp mikro kameralar Vasari'nin eserinin arkasına uzatılır. Ekrana yansıyan görüntüler karşısında Seracini hayatının belki de en büyük zaferini kazanır. Anghiari Savaşı'nın en dramatik anında ölümün kıyısına gelen atlar ve insanlar dehşet içinde ona bakmaktadır.


Buluş sanat dünyasında bomba etkisi yaratır. Vasari'nin eserine zarar verilmeden ortaya çıkarılan tablo yan tarafta sergilenmeye başlar. Efsaneye göre 1500'li yıllarda bir duvar resmi siparişi alan Vasari, Da Vinci'nin eserine zarar vermemek için araya bir boşluk çekerek duvar ördürmüş ve eserini bu duvarın üzerine yapmıştır. Gelecekteki meraklı sanat düşkünlerine de kendi tablosunun üzerinde hınzır bir mesaj bırakmıştır.


Bugün çok yüksek bir ihtimalle Da Vinci'ye ait olduğu belirtilen eserden alınan parçalarla DNA testleri yapılıyor. Seracini'ye yardım eden fotoğrafçı ise bu muhteşem deneyimin arkasından hislerini şöyle anlatıyor:

"Bu hikaye gizem, sanat, aykırı karakterler kısaca, her şeyi barındırıyor. Leonardo’nun kayıp bir eserinin bu devasa duvarların arkasında olma düşüncesi, bile insanın başına bir kere gelebilecek bir hikaye”

MM


Kendisi 10 yıl önce deli gibi dinlediğim bir adamdı. Özellikle "Antichrist Superstar" muhteşem bir albümdür. Gerçek ismi Brian Warner olan Marilyn Manson ismini Marilyn Monroe ve Charles Manson'ın birleşiminden alır. Görünüşü korkutucudur. Garip kıyafetleri ve aşırı makyajıyla cinsiyetini gizler ve androjen bir tarz yaratır.


Yaşam öyküsü, şarkıları kadar karanlıktır. Büyükbabasının tacizleri, kopuk ve sorunlu bir ailede geçen çocukluk yılları, hristiyan okulunda geçirdiği dönem karakterini ve müziğini tamamen etkilemiştir. Kendisi görünüşü için şöyle der "nefret ettiklerimi temsil ediyorum." Hristiyanlıktan, ikiyüzlü Amerikan ailesi yapısından, insanların kendisi gibi düşünmeyeni dışlamasından nefret eder. Şarkıları bu dünyaya ait olmayan, ürkütücü, organik bir ayin gibidir. Müziği sert, gırtlağı kusursuzdur. Çok iyi cover parçalar yaratır.


Kendisi hakkında çok söylenti vardır. Grubundaki diğer üyelerle cinsel ilişkiye girdiği, kendine oral seks yapmak için kaburga kemiklerini aldırdığı, Anton Szandor La Vey'in şeytan kilisesinde rahip olduğu gibi. Din konusundaki düşüncelerini şöyle açıklar: Tanrı var mı ki şeytan olsun?

Büyük bir hayran kitlesi olmasına rağmen pek çok ülkede hatta Amerika'nın pek çok eyaletinde konser vermesi yasaklanmıştır. Özellikle 1999'da gerçekleşen Columbine Lisesi'deki katliam faillerinin MM hayranı olduklarının anlaşılması onu zan altında bırakır.


Michael Moore'un bu katliamı ve perde arkasındaki olayları anlattığı "Bowling for Columbine" belgeselinde Manson'ın söyledikleri enteresandır. Moore'un röportajın sonunda "yapabilseydiniz, liseyi tarayan iki öğrenciye ne söylemek isterdiniz." sorusu üzerine Manson "hiç bir şey söylemezdim, sadece onları dinlerdim çünkü bu kimsenin yapmadığı bir şey." diye yanıtlar.

Burlesk dansçısı Dita Von Teese ile evliliği biten Manson bugün 40 yaşında. Şu anda 10'a yakın çocuğun bakımını üstlenmiş durumda.


Önemli not: Çocuklara kendisi bakmıyor sadece mali anlamda yardım ediyor. Ohhh dediğinizi duyar gibiyim:)

O zaman Manson amcadan gelsin:

i wanna die young
and sell my soul
use up all your drugs
and make me come
yesterday man,
i was a nihilist and
now today i'm
just too fucking bored
by the time i'm old enough
i won't know anything at all

Ey başak kafası, geldiysen üç kere vur!


Burçlar benim için domestik kızların ağzındaki sakız gibiydi önceden. Teyzem ciddi ciddi astrolojiyle uğraşana kadar. O zaman gördüm ki, doğduğumuz andaki gezegenlerin durumu karakterlerimizi baya etkiliyor. Neyse hayatımda bir başak var, yani başak burcu erkeği.

Bizim başak ağustos'ta doğmuş. Kendisi pek sevimli, çocuksu, tatlı. Bi de şu başaklığından gelen arızaları olmasa. Adam, mantık kavramının yeryüzündeki temsilcisi. Bayrağı almış, tek başına taşıyor. Kendine göre bir düşünce sistemi geliştirmiş. Onun haricindeki fikirleri kabul ettirmek, Sabri'ye isabetli orta yaptırmaktan zor.

Kuruntulu bir kimse. Kafasına bir şeyleri takıyor, sonra öldür allah ikna edemiyorsun. Koca kafasının içinde bir sürü hacı yatmaz var. Sen yatırıyosun onları, arkanı döndüğünde dikiliveriyorlar. Çok garantici. Bu yüzden hayatını tanımlayan mottosu "nereye gidiyoruz". Sürprizlerden nefret ediyor. Yani hazırlayacağınız sürpriz bir doğumgünü partisi, pimi çekilmiş bomba gibi onun için.

Ben salak salak, mutlu mutlu gezinirken o aklıma gelmeyecek şeyleri düşünüyor ve bir karar veriyor. Sonra onu gökten mesih inse, amerika'dan obama gelse değiştiremiyor. Bu gibi durumlarda yapmanız gereken şey onu kendi haline bırakmak. İnine çekilip, düşünüp tartmasına izin vermek. Üstüne gittikçe işler zorlaşıyor. Düğüm üstüne düğüm. Sonrası kördüğüm. İletişimin gücüne inanan ve doğru kurulmuş bir iletişimin her problemi çözeceğine inanan ben, bu model karşısında aciz kalıyorum. Başak kafası karşıma dikiliyor, sonra eşelen dur.

Carpe Diem felsefesinden nasibini almamış bir başak bu. Yarını düşünmekten bugünü yaşayamıyor. Ben bunların tümüne "başak kafası" diyorum. Onu bu haliyle seviyorum ama zaman zaman bir nüfus müdürlüğüne gidip doğum tarihini değiştirmeyi düşünmüyor da değilim:) Ne biliyim şöyle bir boğa, aslan burcu...

- tak tak tak!

- anneeeeeee!