1 Haziran 2012 Cuma

Ey başak kafası, geldiysen üç kere vur!


Burçlar benim için domestik kızların ağzındaki sakız gibiydi önceden. Teyzem ciddi ciddi astrolojiyle uğraşana kadar. O zaman gördüm ki, doğduğumuz andaki gezegenlerin durumu karakterlerimizi baya etkiliyor. Neyse hayatımda bir başak var, yani başak burcu erkeği.

Bizim başak ağustos'ta doğmuş. Kendisi pek sevimli, çocuksu, tatlı. Bi de şu başaklığından gelen arızaları olmasa. Adam, mantık kavramının yeryüzündeki temsilcisi. Bayrağı almış, tek başına taşıyor. Kendine göre bir düşünce sistemi geliştirmiş. Onun haricindeki fikirleri kabul ettirmek, Sabri'ye isabetli orta yaptırmaktan zor.

Kuruntulu bir kimse. Kafasına bir şeyleri takıyor, sonra öldür allah ikna edemiyorsun. Koca kafasının içinde bir sürü hacı yatmaz var. Sen yatırıyosun onları, arkanı döndüğünde dikiliveriyorlar. Çok garantici. Bu yüzden hayatını tanımlayan mottosu "nereye gidiyoruz". Sürprizlerden nefret ediyor. Yani hazırlayacağınız sürpriz bir doğumgünü partisi, pimi çekilmiş bomba gibi onun için.

Ben salak salak, mutlu mutlu gezinirken o aklıma gelmeyecek şeyleri düşünüyor ve bir karar veriyor. Sonra onu gökten mesih inse, amerika'dan obama gelse değiştiremiyor. Bu gibi durumlarda yapmanız gereken şey onu kendi haline bırakmak. İnine çekilip, düşünüp tartmasına izin vermek. Üstüne gittikçe işler zorlaşıyor. Düğüm üstüne düğüm. Sonrası kördüğüm. İletişimin gücüne inanan ve doğru kurulmuş bir iletişimin her problemi çözeceğine inanan ben, bu model karşısında aciz kalıyorum. Başak kafası karşıma dikiliyor, sonra eşelen dur.

Carpe Diem felsefesinden nasibini almamış bir başak bu. Yarını düşünmekten bugünü yaşayamıyor. Ben bunların tümüne "başak kafası" diyorum. Onu bu haliyle seviyorum ama zaman zaman bir nüfus müdürlüğüne gidip doğum tarihini değiştirmeyi düşünmüyor da değilim:) Ne biliyim şöyle bir boğa, aslan burcu...

- tak tak tak!

- anneeeeeee!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder