7 Ağustos 2012 Salı

Alınmak ya da alınmamak... İşte bütün mesele bu!

Almak, evde kalmak, ayartmak, bulmak, bulamamak... Evlenmenin bizdeki tezahürü bu! Bir kadının evlenmemesi, onu isteyen birini bulamadığı anlamına geliyor. Kadınlarımızın hayattaki en büyük başarısı bir erkeği kafalayıp nikah masasına oturtmak. Bunu yapan kadın akıllı, yapamayan beceriksiz oluyor. Haremdeki kurallar hala geçerli. Dişiliğini kullanıp bir adamı baştan çıkar, sonra ona yaslan, önüne de bir bebek at, sonra keyfine bak.


Son günlerdeki en popüler örnek bu. Adam eski sevgilisiyle anlaşamadı, başka biriyle mutlu oldu, evlendi, çocuk yaptı. Sıralama bu şekilde olmayabilir ama sonuç bu. Genel bakış açımıza göre eski sevgili "beceriksiz ve istenmeyen kadın" oldu, yenisi "akıllı, işini bilen, becerikli".


Çünkü toplumsal kodlarımız hala aynı şekilde çalışıyor. Bir erkeğe yaslanmadan ayakta kalmak, evlenip çocuk yapmadan başarılı olmak mümkün değil. Ee aşk diye bir şey vardı, noldu ona? Hani tensel çekim, duygular önemliydi, herkese duyulmazdı, duyulduğu zaman da sonuna kadar yaşanırdı. Ama aşkla karın doymaz di mi? Karnımızı anca bol para, koca cipler, evlilik anlaşmaları doyuruyor. Çünkü çok açız...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder