3 Temmuz 2010 Cumartesi

Size Führer diyebilir miyim?

Dün akşam "Downfall" filmini bir kez daha izledim. Hikaye, Hitler'in kurduğu nasyonal sosyalist rejimin, Sovyet Rusya tehditiyle yavaş yavaş çöküşünü anlatıyor.

Filmi izlerken "liderlik" kavramını düşündüm. Bir adam, yüzbinlerce insanı ortak bir katliam planına nasıl ortak edebilir? Bu sıradan teorilerle açıklanabilecek bir durum değil. İşin içine sosyoloji ve psikoloji bilimleri dahil oluyor.

İnsanların, umutsuzluğa düştüklerinde bir şeye inanma ve bağlanma istekleri daha fazla oluyor. Evet, yaşama amacımızı henüz tam olarak çözemediğimizden bizden daha inançlı ve kararlı birilerinin peşine takılma ihtiyacı duyuyoruz sık sık. O lider gelsin, bize yeni şeyler söylesin, umut versin istiyoruz. Bireysel olarak işin kenarından tutabilecek motivasyonumuz olmuyor çoğu zaman.

Almanya'da da durum aynı. Büyük buhran, yoksulluk, umutsuzluk içindeyken ortaya çıkıp her şeyi düzelteceğini söyleyen, hitap yeteneği eşsiz bir sihirbaz var... O şartlarda bu vaadini nasıl gerçekleştireceğinin hiç bir önemi yok. Önemli olan bir şeyler vadetmesi. Bir süre sonra durum ciddiyet kazanıp da Hitler güç kazanmaya başlayınca başkanlık koltuğu da tanrısallık kazanıyor. Ve Adolf amca, "badem bıyıklı sadist bir tanrı" olarak tarihte yerini alıyor.

"Veda" filmindeki Salih Bozok'un intihar sahnesi de bana aynı şeyleri düşündürtmüştü. Tarihte "sıradan insanlar" ve "liderler" var. Bunun ortası yok. Eğer güçlü ve kararlı bir karakteriniz, sıradışı bir zekanız ve hipnotize edici bir enerjiniz varsa insanları peşinizden sürükleyebilirsiniz. Amaç kimi zaman bir ülkeyi kurtarmak olur, kimi zaman da bir ırkı yok etmek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder