20 Ağustos 2010 Cuma

Büyüdükçe küçülenler...

Çocukluk aslında ismi konmamış bir delilik halidir. Dünyayı başka renklerin, başka kelimelerin arkasından görmektir. Düşeceğini bile bile koşmak, a'nı yaşamak, sorumluluk taşımamaktır. Ha birde -mış gibi yapmak zorunda kalmamaktır.

Büyüklerin dünyasında işler başka şekilde yürür. Önemli kararlar almak, kontrollü olmak, düşünerek hareket etmek zorunda kalırız. Her hareketimiz bir plan dahilinde gelişir. Mantığımız, duygularımızın önüne geçer, geçmesi gerekir. Gelecek kaygılarıyla günü yaşayamaz hale geliriz. Hayatımıza kimlikler, barkodlar, etiketler, faturalar girmeye başlar. Kendimiz yetmiyormuş gibi başkalarının da sorumluluğunu yükleniriz ister istemez.

Pabuçlarımız büyüdükçe, yaşam küçülür. Eskisi gibi kimseye kendimizi kolay açamaz, tereddütsüz aşık olamaz, kapıyı çarpıp çıkamayız. Hayat bir projeler ve planlar bütününe dönüşmüştür artık. Savunma mekanizmamız her şeyi yönetmektedir. Risk almaktan köşe bucak kaçarız. Düşeceğimizi bile bile koşmayız artık, yaralanmaktan korkarız. Hiç bir topa çocukluktaki o hoyratlıkla vuramayız. Cam kırmaktan, çam devirmekten korkarız çünkü.

Toplum kendi içinde ürettiği kurallarla etrafımızı kuşatır. Etek giyip bisiklete binemeyiz, deli dolu kimseyi öpemeyiz, kalmak istemediğimiz yerden basıp gidemeyiz. Köşelerimiz gitgide törpülenir. Ayakta kalmak için bizi biz yapan pek çok özelliğimizden feragat ederiz. Ve buna "büyümek" deriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder