24 Haziran 2010 Perşembe

Kaya balığı mısınız, yoksa nilüfer çiçeği mi?


Her ilişkinin bir hikayesi vardır. Siz gidersiniz, hikayeniz kalır. Bazen bir şarkı, bir söz ya da bir kokuyla dönersiniz geçmiş günlere. Çoğunlukla gülümseyerek anarsınız eski günleri. Çünkü bitenler ve gidenlerden hep iyi anılar kalır geriye. Özlemek dedikleri şey, tam da budur. Onu değil ama onun sizi sevme şeklini özlersiniz. Yani yine kendinizi özlersiniz bir bakıma. Başkasında vücut bulmuş halinize dışardan bakmak istersiniz yeniden. Ama zaman geçmiş, yanınızdaki isimler değişmiştir artık. Hayat, hiç bir zaman bıraktığımız yerde kalmaz. Zaten kalsa adı "hayat" olmaz.

Benim de "1+1=2" olma hallerinden bir hikaye var aklımda. Kaya balığı ile nilüfer çiçeğinin hikayesi... İlişkide hangi rolü oynadığımızın ya da o ilişkide nerde durduğumuzun resmidir bu aslında.

Malum kişi bir keresinde şuna benzer bir şey dedi bana "uzaktan levrek gibi görünüyordun, meğer kaya balığıymışsın!". Kadınlar genelde çiçeklerle sembolize edilirler, balıkla eşleştirilen nadir örneklerden biriyim herhalde. Ama sorun bende değil belki de, malum kişi balık düşkünü bir Karadenizli!

Neyse, hangi ara levrek kıvraklığımı kaybedip, pullarımı döktüğümü bilmiyorum. Ama kaya balıkları hangi özellikleri taşır, onu iyi biliyorum. Bunlar diplerde, kaya kovuklarında ve yalnız yaşarlarmış. Anahtar kelime "dip", yani "deep", yani "derin"! Evet küçüklüğümden beri hindi gibi kös kös düşünme halim yeni bir sıfat eklemiş oldu bana. Durur muyum ben de hemen karşı atağa geçtim. Malum kişiye "hah sen de o zaman nilüfer çiçeğisin" dedim. Yüzeyde öylece kımıldamadan duran, etliye sütlüye karışmayan mutlu çiçek!

Bizim bu ilişkide rollerimiz böylece belli oldu. Ben zaman zaman yüzeye çıkıp mutlu çiçeğimin halini sordum. O da zaman zaman sesini duyurmak için derinlere seslendi. Zaman akıp geçti duru sularda...

Kadın, erkek, mantık, duygu, akıl, tutku, aynı, farklı, genel veya detay... Kadın ve erkek olarak taşıdığımız özellikler, yapılarımız yaşadığımız ilişkileri ve hikayeleri belirliyor. Bunu günlük hayatta ve sosyal ilişkilerimizde de yaşıyoruz aslında.

Kimi zaman rollerimizi değiştiriyoruz. Kaya balığı olduğumuz halde nilüfer çiçeği gibi davranmak zorunda kalabiliyoruz mesela. Yüzümüzü güneşe çevirip, tasasız dertsiz bir varolma içgüdüsüyle sarılabiliyoruz hayata. Ama gerçek bir yerde mutlaka açığa çıkıyor. İçimizde gizli gizli yüzen kaya balığı derinleri özlüyor. Yüzeye kocaman bir baloncuk yolluyor "bloop" diye. O baloncuk en münasebetsiz zamanlarda patlıyor yüzümüzde. Ve tüm başlangıçların sonu oluyor farketmesek de. Kaya balığı da sessizce dalıyor ait olduğu yere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder