26 Haziran 2010 Cumartesi

On numara yalnızlık!

Çok değil, iki-üç yıl önce gözleri gülen bir çocuk vardı. Amatör, duygusal, neşeli, esprili, mutlu ve hafif... Abilerinin yanında büyüyen, afacan bir oğlan gibiydi sanki.

O çocuk kısa sürede büyüdü, büyüttüler. Omuzlarına birbirinden ağır, iki demir külçe astılar. Çok yorulduğunda bir tarafa yaslanıp dinlenemesin diye. Koluna da kalın bir zincir vurdular. Her adımda kim olduğunu hatırlasın diye...

Çocuk şimdi eskisi gibi değil. Nerdeyse hiç gülmüyor, suratı hep asık. Büyüklerin kıyafetlerinden giyip, onlar gibi davranıyor.


Güvercin taklaları atarken, kara martıların hızlı kanatlarına biniyor; onun başarısını ve hikayesini takip eden binlerce sinsi gözün ortasında yaşıyor artık.

Attığı bir golde ilah, kaçırdığı her golde başarısız oluyor. O kadar yükseklerdeki yanlış bir adımı, tepe taklak olmak demek. Bunun o da farkında. Siyah gözlüklerin arkasına saklanışı, eskisi gibi çocuk ruhunu göstermeyişi hep bu yüzden.

Her başarının büyük bir bedeli olduğunun farkında. Bugün ismini gururla haykıranlar, yarın onu sövenlerin başında olabilir.

Arda büyüdü. Oyunun kurallarını öğrendi. Masumiyetini kaybetmeden "en" olmanın, çamurlara batmadan "ben" olmanın bir yolu yok bu topraklarda. On numaralı forma, on numara bir yalnızlık getirdi ona; profesyonel, parıltılı ve pahalı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder